Ortaokuldan beri yabancı dizilerle içli dışlı olduğum için neredeyse her dizide göndermesine denk geldiğim, ama 'ya dur şimdi sex diyo reşit değilim izlemiyim' diye kenara attığım fosil dizi SEX and the City. Yıllar sonra YİNE bir göndermeye denk gelince 'ya tmm zaten artık büyük bir kızım' diyip izlemeye başlayıp bir çırpıda bitirdim.
1998’de HBO’da yayın hayatına başlayan Sex and the City, Candace Bushnell’in köşe yazılarından uyarlanarak kısa sürede bir kült haline geldi. Kadına da sadece 100.000 $ ödeyip kapatmışlar işi. New York’ta, erkek egemen ve kadınların sürekli belli kalıplara sığdırılmaya çalışıldığı bir dünyada, kendi tarzları ve karakterleriyle ayakta kalmaya çalışan dört kadının hikâyesini izliyoruz.
self-sabotage bağımlısı carrie
Carrie'yle başlamak istedim, zaten izlediğim dizi Carrie'nin anlatımıyla gerçekleşiyor. Carrie tam bir “love-hate character”, yani hem sevip hem de sinir olduğumuz karakterlerden. Bu kadını ya en yüksekte ya en dipte görüyoruz, zira uç durumlarda bulunmayı seviyor. Dizinin en modaya düşkün karakteri ama pek çok bölümde komik şeyler giyiyor ve çok çirkin görünebiliyor, bazen de bir anda aşırı seksi ve karizmatik bir kadına dönüşüyor.
Yani dehşet bir fiziği var, bir kadının kendi istediği gibi tutkuyla giyinmesi beni keyiflendiriyor. Herkes düz beyaz tişört ve kot giyse çok sıkıcı bir dünya olurdu. Sadece Carrie'nin söz konusu moda ve ayakkabılar olunca sanki dünyada onları umursayan tek kadınmış tavırları güldürüyor. Ama keşke Carrie'nin tek problemi arada çirkin gözükmesi olsa... İşte Carrie’nin en “büyük” problemi.![]() |
| love bombing, gaslighting, ghosting ve nihayetinde de işte kara toprak... |
Bu adam dizi tarihinin en toksik erkeği olabilir. Ya o koca gözlerin ve geniş omuzlarınla güvenilir biri olman gerekiyordu allahın cezası adam. Ama hayır, o yakışıklı ve zengin bir adam. Dizide yaş aldıkça erkeklerin “pazar değerinin” arttığını hep görüyoruz; çünkü yaşlı olup da zengin olmayan bir erkek dizide neredeyse yok. Bu güç ve karizmanın verdiği özgüvenle, istedikleri her genç kadını elde edebilen, istediği zaman aldatan, istediği yere özel jetlerle kaçan doyumsuz bir erkek tipi karşımıza hep çıkıyor. Ve Big de bunlardan biri. Carrie’yle sürekli flört edip onunla yakınlık kuruyor, istediği zaman da gidiyor. Çünkü Carrie aslında onun statüsünde değil, onunla ilişkiyi hep reddediyor, çünkü Carrie 30'lu yaşlarda, çıtır değil ve "seks üstüne yazan" bir kadın…
Mr Big abimizin güzel, üst tabakadan bir 20'likle beraber olması onun için daha uygun... Ay şimdi kusucam.
Bunun dışında, Carrie çoğu zaman arkadaşlarıyla brunch yaparken (fun fact: bu dizi sayesinde brunchlar da popüler olmuş), arkadaşları gerçekten önemli problemlerini paylaşırken, o genellikle onların dertleriyle alay edip konuyu kendi hikâyesine kaydırıyor. En çok sinirlendiğim konu kimsenin onu yargılamamasını isterken o herkesi deli gibi yargılıyor. Aslında bunu diğer kadınlarda da ara ara görüyoruz ama Carrie New York'ta ilişkiler ve seks hakkında yazan bir yazarken bazen öyle anlamsız yargılara giriyor ki.
ailenin iyi kızı charlotte
Charlotte York kesinlikle en sevdiğim dizi karakterleri listesine girer. Charlotte, Sex and the City’nin o saf, hayalperest ve romantiği. Klasik beyaz atlı prensiyle kuracağı masalsı bir aile hayatı hayalinin peşinden giden karakter. Ona göre edepsiz arkadaşı Samantha'yı, tam zıttı olan Miranda'yı yargılayıp onlara kendi doğrusunu söylemekten de çekinmese de hep onları dinleyen biri. Zaman zaman fazla şeker hayaller içinde ama asla kızamıyorum. Kadınlara dayatılan “mükemmel ol, çok takılma, hemen evlen ve çocuk yap” kalıplarına inansa ve bunu çevresine de aktarsa da, en sevdiğim yanı bize bu dayatmaların gerçeklerini gösteren kişi olması.
Ayrıca aşırı güzel bir kadın.. ve sanatla ilgileniyor.. Charlotte gerçek olsaydı evlenmek isterdim. :D
Ayrıca aşırı güzel bir kadın.. ve sanatla ilgileniyor.. Charlotte gerçek olsaydı evlenmek isterdim. :D
samantha...



Kim Catrall'dan başka kimsenin bu kadar başarılı canlandıramayacağı o karakter... The WOMAN, kusurlarıyla kusursuz o KADIN. Bu karakterimiz aslında bir “erkek” gibi yaşamını sürüyor, işinde oldukça başarılı, parası ve karizmatik kişiliği sayesinde istediği her insanı elde edebiliyor ve ediyor. Biraz fazla seks ve erkek düşkünü diyebiliriz. Çoğu zaman arkadaşları onu bu konuda yargılıyor ve dalga geçiyor ama o duruşundan vazgeçmiyor.
Aslında Samantha diğer kızlardan daha çok eşli gibi görünse de bence Samantha onlardan daha fazla ilişki kurdu ve bir örnek hariç ilişkilerini sağlıklı bir şekilde bitirebildi. Arkadaşlarının hep arkasında olan, zor durumlarda elinden geleni yapan ve karakteri oturmuş, kendi öz sevgisini sarsmayan biri. Keşke gerçek olsa da takılabilsek. :’)
control freak miranda
Dizi bu şekilde 4 farklı kadının hem işinde he aşkta başarılı olmaya çalıştığı hızlı bir rutinde geçiyor. En çok da bunu seviyorum, kafa dağıtmak için birebir. Ben 4 kadında da kendimi tam olarak görmüyorum ama belki oradan buradan birleştirirsek ortaya bir ben çıkıyor. Carrie en çok kızılan karakter olsa da (bazen cidden görmeye dayanamıyorum) yaptığı bazı davranışları ders niteliğinde, yani yıllarca Big’e olan toksik bağımlılığı, karşısına düzgün bir adam çıktığında ise Big gibi davranıp o adamı yarı yolda bırakması… Carrie sigara kutusunun üstüne konmalı belki de, “sigara içerseniz bu kadına dönüşebilirsiniz!”.
Charlotte ise bize bence kendi kendine yetinmeyi öğrenmemiz gerektiğini, yüzeysel şeylerin, uçuk standartların aslında boş olduğunu gösteriyor. Samantha da istediğimiz kişiyle takılmamızı göster- şaka şaka. Samantha öz sevgiyi gösteriyor. Miranda da bence sınırlarımızı bazen gevşetmemiz gerektiğini hatırlatıyor bize.
Bu dizi zaten o kadar bilindik ve duvarları yıkan bir dizi ki izlemeyenlere önermeme bile gerek yok. Yalnızca bölümler ve karakterler üstüne konuşulması gereken şeyler. Erkek arkadaşımı da diziye başlattım, beraber izlerken hep bölümler üstüne konuşuyoruz yorumlar yapıyoruz. O şimdi uzakta ve dizi izleyemeyeceği bir yerde olduğu için dilim şişmişti iyi oldu bu yazı ya, valla iyi oldu.








Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlar bir bloggerın en büyük motivasyonudur... kıps kıpss ;)